Türkiye'de madenciliğin ekonomiye etkilerini değerlendiren İstanbul Teknik Üniversitesi Maden Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mustafa Kumral, "Türkiye'nin enerji ihtiyacını karşılaması için 1 numaralı ihtiyacı nükleerdir. Çünkü nükleer santrallerden az madde ile elde ettiğiniz enerjiyi hiçbir madenden, hiçbir yenilebilir madenden elde edemezsiniz. O bakımdan da Türkiye'nin bir an önce bu değişimini, dönüşümünü, nükleere geçmesini gerçekleştirmesi gerekiyor" dedi.

I S T A N B U L P R O F. D R. M U S T A F A K U M R A L T U R 563200 166881

İstanbul Teknik Üniversitesi Maden Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mustafa Kumral, Türkiye'nin enerji kullanımı ve madenciliğin ekonomiye etkileri hakkında değerlendirmelerde bulundu. Türkiye'nin maden konusunda potansiyeli yüksek bir ülke olduğunu söyleyen Prof. Dr. Mustafa Kumral, "Ülkemizde madencilik, özellikle son 20 yılda çok aktif hale geldi. Bunun sebebi de gelişen dünya, ihtiyaçlar, ekonomi, aklınıza ne geliyorsa bunun temelinde madencilik olmasıdır. Yani 20-25 sene öncesinde Türkiye'de kömür ocağı, taş ocağı bu tür şeylerimiz vardı, ama bunlar belli bir bütçeyle sınırlıydı. Fakat son zamanlarda çok ciddi anlamda bu ülkemizde keşfedilen madenler ve madenlerin ekonomiye olan katkılarını düşündüğümüz zaman, oldukça potansiyelinin yüksek olduğunu gördük. Yani dünyada madenciliğin ortalama, gelişmiş ülkelerdeki yer kabuğunda işletilme derinliği 2-2 buçuk kilometredir. Ülkemizde bu 20 sene öncesine kadar 150 metreydi. Yani biz madenlerimizin ne olduğunu daha tam olarak bilemiyorduk. Ama bugün, eskiden 'Yok' denen madenlerin birçoğunun ülkemizde olduğunu gözlemliyoruz. Bu da demektir ki, madenler ülkemizde bol miktarda var ve üretilmesi de şart bir şekilde devam etmesi gerekiyor" dedi.

'ÖNCE İNSAN, ÖNCE ÇEVRE, SONRA MADEN ANLAYIŞIYLA HAREKET ETMEMİZ LAZIM'

Türkiye'de maden bilincinin yükseltilmesi gerektiğini söyleyen Prof. Dr. Mustafa Kumral, “Sorumlu ve sürdürülebilirlik, sizin geleceğe bütün, her şeyiyle beraber aktarmanız demektir. Yani çevresiyle beraber, ekonomisiyle beraber, bunların uzun yıllar birçok nesilden nesile gitmesi anlamını taşır. Sonuç olarak da bizim ülkemizde maalesef şu anda tam olarak bu bilince geldiğimizi zannetmiyorum. Bizim halkımızı bu konuda bilinçlendirmemiz gerekiyor. Madenlerin gerektiğini bilgilendirmemiz gerekiyor. Yani bizim öncelikle, 'Maden nedir?' onu insanlara anlatmamız gerekiyor. Bizim özellikle de yapmamız gereken en önemli şey, madencileri de bu konuda eğitmemiz gerekiyor. Çünkü biz şöyle inanıyoruz ki, önce insan, önce çevre, sonra maden anlayışıyla hareket etmemiz lazım" dedi.

Erzurum'da Yolcu Otobüsü Devrildi: 37 Yaralı Erzurum'da Yolcu Otobüsü Devrildi: 37 Yaralı

'İNSANLIĞA FAYDALI BİR ŞEKİLDE KAZANDIRILMASI LAZIM'

Madenlerin rehabilitasyonu sürecinde çevresel etkilerin en aza indirilmesi için uygulanması gereken yöntemler hakkında konuşan Prof. Dr. Kumral, "Şimdi madenlerin rehabilitasyonu deyince, bizim bir kere madenleri üretmeye başlamadan önce bu çalışmaların yapılması gerekir. Ama üretilmiş bir maden de varsa yine bunun geniş çerçevede ele alınıp değerlendirmesi gerekir. Şimdi siz bir yerde bir maden buldunuz. Bu madenin daha işletilmeden önceki çevrenin bütün endemik yapısının, yeraltı sularının, yerüstü sularının, canlı, cansız varlıklarının hepsinin bir defa çok iyi incelenmesi gerekir. Ondan sonra siz bu madenleri işlettikten sonra eski haline çevirmek için bu yaptığınız çalışmayı ön plana alarak yapmanız gerekiyor. Şimdiki madenler de bu şekilde. Ama bazı yerler vardır ki, bu sadece yeşillendirme anlamında değildir. Bahsettiğim bütün özellikleri beraber yapılması gerekir. Fakat bazı madenler vardır ki artık ondan sonra yeşillendirmeye ya da çevresel düzenlemeye pek fırsat vermez. Bu durumda da dünyada örnekleri var. Bu tür yerlerin insanlığa faydalı bir şekilde kazandırılması lazım. Mesela Çin'de bir maden ocağında çok güzel bir otel yapıldı. İnsanlar çok iyi gösteriyorlar. Spor tesisleri gibi ya da buna benzer şekilde de insanlık, insanlığın hizmetine ve gerek turizme gerekse halkın kullanımına açılmasına fayda olduğunu düşünüyorum" dedi.

'SÜRDÜRÜLEBİLİR VE SORUMLU MADENCİLİK YAPMAK ZORUNDASINIZ'

Madenlerin insan hayatındaki yeri ve önemine değinen Kumral, "Bir defa şu var, maden bir yerdedir. Ama maden üzerindeki taşınabilir varlıklar, onları istediğiniz yere götürebilirsiniz. Madeni götüremezsiniz. O rehabilitasyona alakalı bir şey. Sizin öncelikle yapmanız gereken buradaki taşınabilir olan bütün, ya da ağaçlar olsun, bitkiler olsun artık bütün o yaşamı alıp, başka bir yere götürmeniz. Madenleri işlettikten sonra tekrar onları gelip yerine koymanız. Ama madenlerin de aynı şekilde devam etmesi için ve çevreye zarar vermemesi için kullanılan şey yine madendir. Mesela bir baca gazını ortadan kaldırmak için kullanmanız gereken kalsittir. Yani kireçleştiren madde, bu da bir madendir. Onun dışında siz mesela bir su arıtmada ne kullanırsınız? Kil kullanırsınız, karbon kullanırsınız, kum kullanırsınız, çakıl kullanırsınız. Yani filtrasyon yaparsınız. Bunlar da madendir. Yani madenleri rehabilite eden yine madendir. O yüzden de bizim mutlaka bunları entegre bir şekilde hareket etmemiz lazım. Yani maden hayattır. Öncelikle bunu insanlarımıza anlatmamız gerekiyor. Topluma anlatmamız gerekiyor. Yani, 'Ben bunu istemiyorum' demekle olacak bir şey değildir. Ben şöyle düşünüyorum, bütün dünyada sadece bir ay madencilik yapılmasa ne olur? Bütün dünya kaosa girer. Hatta tabiri caizse dünya iflas eder. Çünkü sizin kullandığınız her şey madenlere bağlı. Ben bazen insanlara soruyorum, 'Madenler olmasaydı, işletmeseydik ne yapardınız?' diye. İlk verdikleri cevap işte, 'Arabaya binemezdik. Cep telefonu kullanamazdık' oluyor. Yemek pişiremezdiniz, gözlük kullanamazdınız, ev yapamazdınız. Hiçbir şey yapamazdınız. Hayatta insanoğlunun kullanması gereken 1 numaralı ham maddesi, Dünya. Siz bu dünyanın size verdikleri ile hareket etmek zorundasınız. Yaşamak zorundasınız. Sizin yaşamınızı bu geliştirir. Şimdi bunlar olmazsa siz yaşamınızı sürdüremezsiniz. Ama bunu yaparken de sürdürülebilir ve sorumlu madencilik yapmak zorundasınız. Bizim tıkandığımız nokta burası" dedi.

'MADENCİLİK BİR DEFA YEŞİL ENERJİNİN ÖNÜNDE ENGEL DEĞİL, GEREKTİR'

Madencilik ile yeşil enerji arasındaki bağdan bahseden Prof. Dr. Mustafa Kumral "Şimdi yeşil enerji dediğimiz nedir? Rüzgar enerjisi, güneş enerjisi, bazen dalga enerjisi. Bunları enerjiye çeviren malzeme madendir. Şimdi siz bir rüzgar türbini yaptığınız zaman, o rüzgar türbini gökten mi iniyor? Sonuçta madenleri kullanarak da bu türbinleri yapıyorsunuz. Güneş enerjisini aldığınız, yaptığınız paneller neden yapılıyor? Bunlar da grafitten yapılmıyor mu? Bunlar da madendir. Yani sizin onları elde etmek için kullandığınız bile madendir. Yani madencilik bir defa yeşil enerjinin önünde engel değil, gerektir. Onsuz zaten yeşil enerjiyi elde edemezsiniz. Sonuç olarak da bunlar tabii ki birbiriyle entegre ve olması gereken bir durumdadır" şeklinde konuştu.

'ŞU ANDA BİR ENGEL YOK'

Yenilenebilir enerjiye geçişin önünde bir engelin olmadığını söyleyen Prof. Dr. Mustafa Kumral, "Şu anda bildiğim kadarıyla bütün her tarafta rüzgar tribünleri olsun, HES'ler olsun, güneş enerjisi olsun, GES'ler olsun bunlar hepsi yapılıyor ve bunlara teşvikler de veriliyor. Şu anda bir engel yok. Sadece engel şu bunları da yaparken gene karbon emisyonuna dikkat ederek yapmak gerekiyor. Yani bizim yapmamız gereken en önemli şey, bunları da üretirken ve bir yerlere koyarken de doğayı ona göre gözlemlememiz gerekiyor. Yani tutup da bir binanın üstüne yapabilirsek biz güneş enerji sistemlerini, o binanın bütün enerjisini, hatta fazlasını elde etme şansına sahip olabiliyoruz. Bu şekilde inovatif bir şekilde geliştirerek toplumu yönlendirmemiz gerekiyor. Kendi kendine yeten binalar, kendi kendine yeten arabalar üretmemiz gerekiyor. Yani tekrar artık elde ettiğimiz madenleri elde etme ihtiyacına gerek duymamamız gerekiyor" dedi.

'TÜRKİYE'NİN BİR AN ÖNCE DEĞİŞİMİNİ, DÖNÜŞÜMÜNÜ NÜKLEERDE GEÇMESİNİ GERÇEKLEŞTİRMESİ GEREKİYOR'

Prof. Dr. Mustafa Kumral, "Bence Türkiye'nin enerji ihtiyacını karşılaması için 1 numaralı ihtiyacı nükleerdir. Çünkü nükleer santrallerden az madde ile elde ettiğiniz enerjiyi hiçbir madenden, hiçbir yenilebilir madenden elde edemezsiniz. O bakımdan da Türkiye'nin bir an önce bu değişimini, dönüşümünü, nükleere geçmesini gerçekleştirmesi gerekiyor. Çünkü bizim şöyle bir durumumuz var. Gelişmiş ülke olabilmenin altında yatan en önemli veri, insanların yılda kişi başına kullandıkları enerji miktarıdır. Şimdi dünya ortalamasına bakın, gelişmiş ülkelere bakın, gelişmemişlere bakın. Yani bizim ne yapmamız gerekiyor? Eğer o seviyeye çıkmak istiyorsak bir numarada kullanmamız gereken enerji sarfiyatı ihtiyacını azaltmamız, yani daha doğrusu enerjiyi artırmamız ve mümkün olduğu kadar da bunu ekonomide kullanmamız gerekiyor. Sizin kullandığınız kişi başı enerji miktarı ne kadar fazla olursa, sizi o kadar gelişmiş ülke kabul ediyorlar. Buna da en önemli veri nükleerdir şu an. Siz bunu başka türlü elde edemezsiniz. Elektrikli otomobiller yaptık ama dünya hidrojen enerjisine doğru kayıyor. Hidrojen enerjisi de oldukça önemli bir potansiyelde geliyor. Bu yakında da eminim hayatımıza girecek. O da ciddi anlamda enerji ihtiyacımızı bence ortadan kaldıracak gibi" dedi.

'MADENLER ÇEVREYE ZARAR VERMEZ'

Toplumun madenlere karşı bakış açısının değişmesi gerektiğini ifade eden Prof. Dr. Mustafa Kumral, "Biz madensiz yapamayız. Madenlere bakış açımız bir defa değişmeli. İnsanlara hep şu şekilde söyleniyor, 'Madenler çevreye zarar veriyor' deniliyor. Madenler çevreye zarar vermez. Yani yapılması gereken burada o madenlerin gerçekten yine çevreye duyarlı bir şekilde üretilmesidir. Eğer bir madenci bunu yapıyorsa, onun peşine düşelim. Hep beraber düşelim. Ama gerçekten kurallara uygun, ülkemiz ekonomisine faydalı olan madenlere de karşı çıkmak çok doğru değildir. Çünkü bakın Afrika'ya, dünyanın en zengin kıtasıdır aslında yer altı kaynakları olarak. Ama halkına bakın, en fakirdir. Demek ki insanlar kendi yer altı kaynaklarını kendileri üretmezler ve işlemezlerse fakirleşirler. Gelir birisi seneden bunları alır. Bizim bunları yapmamamız için en önemli gösterge ve yapmamız gereken durum bizim yer altı kaynaklarımızı alıp, bunları işletip halkımızın faydasına sunmak olacaktır. Ama bunu yaparken de halkla iç içe, madencilerle iç içe, kavga etmeden, didişmeden gerçeği ve doğruyu topluma net olarak anlatarak yapmak lazım" dedi. 

sonbirsoz.com