Suat Kılıç, Genel Başkan Fatih Erbakan başkanlığında gerçekleştirilen Merkez Yürütme Kurulu (MYK) toplantısı sonrası açıklamalarda bulundu. Kılıç, “Uluslararası Adalet Divanı'nın ‘refah operasyonu durdurulsun’ kararına rağmen İsrail, sivilleri bombalıyor. Canavarca hisse yapılan bu saldırılar soykırımdır. Siyonist İsrail'in refahtaki sivillere yönelik canavarca hisse yapılan saldırımları uluslararası hukuk açısından soykırımdır. İşlenen cinayetler insanlık suçudur. Netanyahu adlı azılı katil soykırım suçlusudur. İsrail'in devlet terörüne gözcülük ve sözcülük yapanlar da aynı şekilde soykırım suçlusudur. İsrail’in sivillere yönelik hava saldırıları sonrası tanklarla kara harekâtı başlattığı bilgileri gelmektedir. Siyonist rejimin hukuk tanımazlığını durdurmak sadece Türkiye'nin değil tüm dünyanın görevidir. İsrail'in bu hukuk tanımazlığı, uluslararası kuruluşları da anlamsızlaştırmaktadır. İsrail'in devlet terörü karşısında bütün etkisizliği ve tepkisizliği nedeniyle Birleşmiş Milletler anlamını ve ağırlığını kaybetmiştir. Aynı nedenle İslam İş birliği Teşkilatı Arap gibi birliktelikler de anlamını kaybetmiştir. Bu şekilde Uluslararası Adalet Divanı, Uluslararası Ceza Mahkemesi gibi küresel vicdana tercüme olması gereken kurumlar da kısa bir süre içerisinde anlamını kaybedecektir” diye konuştu.
https://youtu.be/02FwjVL3wcg
‘İSPANYA'NIN, İRLANDA VE NORVEÇ'İN FİLİSTİN'İ DEVLET OLARAK TANIMA KARARINI DEĞERLİ BULUYORUZ’
Kılıç, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bu şartlar içerisinde İspanya'nın Filistin'i devlet olarak tanıma kararını fevkalade önemli ve değerli buluyoruz. Son dakika bilgisi olarak ulaşan İrlanda ve Norveç'in Filistin'i devlet olarak tanıma kararını da aynı şekilde önemli ve değerli buluyoruz. İspanya, İrlanda ve Norveç hükümetlerini Siyonist İsrail'in bütün diplomatik baskılarına rağmen Filistin'i devlet olarak tanıma özgür ve bağımsız Filistin'i uluslararası camia nezdinde kabul eden devletler olma onurundan dolayı bir kere daha kutluyor ve tebrik ediyoruz. İspanya'nın 1967 sınırlarının korunmasına yönelik vurgusunu da ayrıca önemli ve değerli buluyoruz. Tabii ki biz 1947 öncesi topraklarında büyük ve bağımsız Filistin'in tek ve birleşik bir devlet olarak bağımsızlığının bütün dünya tarafından tanınması gerçeğini ve gereğini savunmaya devam ediyoruz. İsrail'in devlet terörü on binlerce masum insanı refahta sığınmış oldukları çadırlarda yakmaya, öldürmeye devam ettikçe Filistin'in özgürlük meşalesinin daha da yükseleceğine inanıyoruz. Akan kan ve gözyaşı, bağımsız Filistin'in ve Özgür Kudüs'ün tam bağımsızlık yolunu açmaktadır. Öyle ki, Siyonist katil Netanyahu'nun kendi vatandaşları ve dindaşları tarafından da lanetle anılacağı günler yaklaşmaktadır.”
‘TÜRKİYE KUDUZ RİSKİ TAŞIYAN ÜLKELER ARASINDA SÜRATLE YUKARIYA DOĞRU YÜKSELMEKTEDİR’
Suat Kılıç, başıboş sokak köpekleri konusu ile ilgili, “Başı sokak hayvanlarıyla ilgili olarak toplumsal kesimlerde oluşan duyarlılığı takdirle takip ediyoruz. Ülkemizde tam sayısını kimsenin bilemediği, sokak hayvanlarıyla ilgili popülasyon tahmini 4 ila 10 milyon arasında değişmektedir. Bu sayının sokakta kalmasına göz yummak, kayıtsız kalmak mümkün değildir. Sokaktaki başıboş hayvanlar nedeniyle Türkiye kuduz riski taşıyan ülkeler arasında süratle yukarıya doğru yükselmektedir. Kuduz riski taşıyan ve saldırgan köpeklerle ilgili uyutma dahil yapılması gerekenler bellidir. Diğerleriyle ilgili de yapılması gereken neyse devlet ve belediyeler marifetiyle yapılmalıdır, yapılacaktır. Gelişmiş ülkelerin hiçbirinde kent merkezlerinde başıboş sokak köpeği çeteleri görmek mümkün değildir. Bu sorunun çözümüne beş yıl önce engel olanlar beş yıl sonra çözümü tamamen imkânsız bir sorunla karşı karşıya kalmamızı arzulayanlardır. Bu mesele partiler üstü bir meseledir. Başıboş sokak hayvanlarıyla ilgili bugün atılması gereken adımlar atılmazsa beş yıl sonra istesek de adım atma imkânı kalmayacaktır. Nitekim bulundukları koltuklarda beş yıldır sokak hayvanlarıyla ilgili parmağını bile oynatmadan oturanların pişmanlıkları bugün kameralara yansımaktadır” dedi.
‘SÜRESİZ NAFAKA HUKUKA UYGUN DEĞİLDİR’
Suat Kılıç, süresiz nafaka konusuna ilişkin şunları söyledi:
“Yeniden Refah Partisi olarak süresiz nafaka mevzuatının değiştirilmesine yönelik kanun teklifimiz Türkiye Büyük Millet Meclisi'ndedir. Bir süre evlilik sonrası sürekli nafaka zorunluluğu adil değildir. Süresiz nafaka, kanuna uygun olabilir ama hukuka uygun değildir. Her zaman kanuna uygun olanla, hukuka uygun olan aynı şey olmayabilir. Süresiz nafaka meselesinde de mevzu tam olarak budur. Süresiz nafaka, mevcut kanuna uygun olabilir ama hukuka uygun değildir. Vicdana uygun değildir. Adaletli değildir. Bu haksızlık Yeniden Refah Partisi'nin kanun teklifi Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde yasalaştırılarak acilen çözülmelidir. Süresiz nafaka uygulamasının değiştirilmesi korumaya ya da bakıma muhtaç kadınların statülerinde bir haksızlık ya da bir boşluk meydana getirmeyecektir. Bilakis en uzun süreyle beş yıl ödenecek nafaka sonrasında Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ihdas edeceği bir fon üzerinden devreye girecek ve ayrılan işin yükümlülüğü beş yılla sınırlandırılmış olacak. Bu arada kadının bakımı da beşinci yıldan sonra devlet tarafından üstlenilecektir.”
‘BİZLERE ULAŞTIRMALARINI KENDİLERİNDEN RİCA EDİYORUZ’
‘Yeni ve sivil bir anayasa konusunda hiçbir siyasi partinin ‘hayır ben bu oyunda yokum, ben oynamıyorum’ deme şansı yoktur’ diyen Suat Kılıç, şunları kaydetti:
“Sivillerin, Türkiye Büyük Millet Meclisi zemininde yeni bir anayasa, baştan bir anayasa yapma imkânı doğacaksa Yeniden Refah Partisi olarak biz bu oyunda varız. Bu anayasanın yazımında da yapımında da olmak zorundayız. Ama henüz ortaya çıkan bir metin yok. Anayasanın sıfırdan yazılması mı? Mevcut anayasa üzerinde kapsamlı bir değişiklik yapılması mı?’ gündemdedir. Tam olarak bile bu bile netleştirilmiş değildir. Ama yeni anayasa çalışmalarında olacağız. Kimden gelirse gelsin sürece katkı sağlayacağız. Kuvvetler ayrılığını ön plana alan, yasamayı, yürütmeyi, yargıyı birbirine karşı kontrol mekanizmalarıyla güçlü kılan yeni bir anayasa sürecine Yeniden Refah Partisi olarak biz bize düşen katkıyı sağlayacağız. Önce tekliflerin şekillenmesi ve öne çıkması lazım. İktidar partisiyle ana muhalefet partisi arasında bir uzlaşı olacak mı? Bunu bile tam olarak göremiyoruz. Akıl yürütmek için fikir beyan etmek için bir metin görmek istiyoruz. Ellerinde var da açıklamıyorlarsa bu metni de bir an önce bizlere ulaştırmalarını kendilerinden rica ediyoruz. Referandum zorunlu da olmayabilir. Belki öyle bir anayasa metni ortaya çıkar ki Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde kabulü için gerekli çoğunluk sağlanır. Ve referanduma mecburiyet kalmayabilir. Ha denirse ki, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde hangi çoğunlukla kabul edilmiş olursa olsun yeni bir anayasayı baştan yazmak milletin tamamının oyuna sunulmalıdır. Doğrusu buna da varız. Türkiye Büyük Millet Meclisi'ndeki kabul sayısı ne olursa olsun irade bu şekilde cereyan edebilir. Biz buna da varız. Kendi anayasasını oylamak milletin sadece temsilcilerinin değil, ‘milletin tümünün görevi olsun, iradesi yansısın’ deniliyorsa biz buna da varız. Ama önce bir metin ortaya çıkması lazım. Ve bu metin üzerinde konuşulması lazım. Şu an görünen o ki anayasa konusu gündemde ama anayasa metni ortada yok. Üzerinde konuşabilmek için bu metni görmek istiyoruz.”