Adalet Bakanı Tunç, Yargıtay Konferans Salon'unda düzenlenen 'Milletin Zaferine Giden Yolda Yargı' panelinde konuştu. Bakan Tunç, uluslararası hukuka ve anayasaya uygun bir şekilde TBMM'de 20 Temmuz'da olağanüstü hal ilan edildiğini hatırlatarak, "O dönemde Meclis'te bu konuyla ilgili grubumuz adına konuşma yapmıştım. Başka gruplar da konuştu ama maalesef orada da görüş birliğinde olamadık. Üzülerek söylüyoruz. Bir darbeyle karşı karşıya kalmışız. Uluslararası hukukun verdiği bir yetkiyi kullanıyoruz. Olağanüstü hal ilan etmemiz lazım. Orada da 'hayır' diyenler maalesef oldu. Hatta daha da ileri gittiler, 'Bu 20 Temmuz bir karşı darbedir, asıl siz kontrollü darbe yaptınız, bu bir oyundur, bir tiyatrodan ibarettir' diyebildiler maalesef. İnşallah o görüşlerini, o arkadaşlarımız da bu süreç içerisinde değiştirmişlerdir. Olağanüstü hal ilan edildikten sonra da yine her şey hukuk çerçevesi içerisinde mücadele devam etti" diye konuştu.
'İADE TALEPLERİMİZ DEVAM EDİYOR'
Adalet Bakanı Tunç, yurtdışına kaçanlarla ilgili olarak iade taleplerinin devam ettiğini ifade ederek, "İstinabe taleplerimiz var, adli yardımlaşma, onlar da devam ediyor. 'Demokratik hukuk devletiyim, insan haklarına saygılıyım' diye sürekli 'demokrasinin beşiğiyiz, insan haklarını en güçlü savunuyoruz' diyen ülkeler ve bunlar bizim müttefikimiz, NATO'da, AB'de maalesef Türkiye'nin insan hakları mücadelesinde, demokrasi mücadelesinde yanımızda olmadılar, başta ABD. FETÖ elebaşı zaten darbeden yıllar önce orada konuşlandırıldı, ona orada bir karargah kuruldu ve oradan örgütü yönetti ve ABD'nin kontrolünde bunları gerçekleştirdi. Sonrasında da yargılamalar sırasında tüm deliller, 7 iade talebimiz var, 30'a yakın suç var. Tüm bunlar delilleriyle sabit. Akıncı Üssü'nde o gece sivil imamlar suçüstü yakalandı. Bunların FETÖ elebaşıyla irtibatları ayan beyan ortada, tüm deliller ortada. Ama maalesef iade dosyalarımız ABD Adalet Bakanlığı'ndan bir türlü yargı makamlarına ulaştırılmadı, ulaştırılmak istenmedi. AB ülkeleri başta Almanya FETÖ elebaşlarını, FETÖ irtibat ve iltisaklarını misafir etmeye devam ediyorlar. Bunu üzülerek söylüyoruz. Dost ülkelerimize onların temsilcileri Türkiye'ye geldiğinde, onların adalet bakanları Türkiye'ye geldiğinde, hep bunları ifade ediyoruz. 'Terör, bir insanlık suçudur, darbe bir terör eylemidir. O nedenle bu insanlık suçu günü gelir; sizin de başınıza geldiğinde bununla mücadele etmek uluslararası iş birliğini gerektirir' diyoruz ve her defasında onlara bunu her misafirimize izah ediyoruz" dedi. 15 Temmuz sürecinde Türkiye'ye yardımcı olan dost ülkelerin olduğunu belirten Adalet Bakanı Tunç, "Onlar sınır dışı ettiler, bizlere teslim ettiler. İstinabe taleplerimize, adli yardımlaşma taleplerimize duyarlı davrandılar. Onlara teşekkür ediyoruz. Ama 'demokratik hukuk devletiyiz' deyip de maalesef ikiyüzlülük yapan ülkeleri de buradan üzülerek zikretmek durumunda kalıyoruz" diye konuştu.
'YARGIMIZLA ONUR DUYUYORUZ'
Adalet Bakanı Tunç, o gece yargının büyük bir kahramanlık gösterdiğini aktararak, "Milletimize layık bir kahramanlık gösterdi. 1960 darbesinde, 1971 muhtırasında, 1980 darbesinde, 28 Şubat postmodern darbesinde darbecilerin yanında duran bir yargı sistemi vardı. Vesayetçi anlayışa, darbeci anlayışa, Yassıada zihniyetine mensup bir yargımız vardı maalesef. Bu, bizim geçmiş yargı tarihimiz. Ama bunlardan ders çıkardık. O gün darbecilerin yanında duran, darbe mağdurlarını yargılayan bir yargımız varken; 15 Temmuz'da gördük ki darbe mağdurlarının hakkını savunan, milletin hakkını, hukukunu savunan, darbecileri yakalayan, gözaltı yapan, soruşturan, yargılayan ve onlardan hesap soran bir yargımız var. İşte bu yargımızla onur duyuyoruz, gurur duyuyoruz. Yargımız her zamankinden daha bağımsız ve tarafsız bir şekilde yoluna devam ediyor" dedi.
'YARGITAY, BU HATALI KARARLARIN DÜZELTİLMESİ İÇİN VAR'
Birilerinin yargıyla ilgili birtakım eleştirilerde bulunduğunu ifade eden Bakan Tunç, şunları söyledi:
"Yargının bağımsız ve tarafsızlığı konusunda birtakım haddi aşan ifadeler de duyuyoruz. Yargı sistemi içerisinde hatalı kararlar olamaz mı? Bugün bulunduğumuz bu mekan, Yargıtay. Yargıtay niye var? Bu hatalı kararların düzeltilmesi için var. İstinaf var, 3 dereceli bir yargı sistemindeyiz. İlk derecenin verdiği bir hatalı karardan yola çıkarak işte 'yargı bu, adalet nerede' şeklinde yargıyı yıpratan sözlerin 24 bin hakim ve savcımızı töhmet altında bırakan sözler olduğunu düşünüyoruz. O nedenle yargımızla ilgili konuşurken özellikle adalet sistemimiz, adalet mülkün temelidir. Sürekli hedefin adalet olduğunu görüyoruz. Ama 15 Temmuz'da gördük ki yargı mensuplarımız milletin yargısı olarak iş başındaydı. O nedenle tarafsız ve bağımsız yargımıza güvenmeye devam edeceğiz, inşallah."