ABD Dışişleri Bakanı Blinken, dün düzenlediği basın toplantısında, ABD Başkanı Biden’ın adaylıktan çekilme kararına ilişkin açıklamasında, “Geçen gün adaylıktan çekilme kararını vermesinin ardından kendisiyle yaptığım görüşmede, önümüzdeki 6 ay boyunca özellikle Orta Doğu'ya barış getirmek, Gazze'deki savaşı sona erdirmek ve bölgeyi daha iyi bir yörüngeye oturtmak; Rusya'nın Ukrayna'ya yönelik devam eden saldırganlığıyla en az kendisi kadar etkili bir şekilde mücadele etmeye devam etmek ve Ukrayna'yı güçlendirmek için elimizden gelen her şeyi yapmaya devam ettiğimizden emin olmak gibi çabalarımızı, yaptığımız işleri sürdürmek için yoğun bir şekilde odaklandığı hususlar vardı. İster Japonya, Kore, Avustralya ya da Yeni Zelanda gibi müttefiklerimizle olsun, ister Filipinler ve Hindistan gibi ülkelerle olsun, isterse Vietnam ya da Endonezya gibi gelişmekte olan ülkelerle olsun, hiç olmadığı kadar güçlü ilişkiler ve ortaklıklar kurduğumuz Hint-Pasifik bölgesindeki angajmanımız, dünya genelinde pek çok açıdan artık eskisinden daha güçlü” diye konuştu.
“HARRİS, AMERİKAN HALKININ ÇIKARLARINI DÜŞÜNEN BİR LİDER”
Blinken, Harris’in ABD halkının çıkarlarını gözeten bir lider olduğunu belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bakın, ben hepinizin bildiği gibi siyasetle ilgilenmiyorum. Size söyleyebileceğim şey şu: Başkan Yardımcısını 10 yıldan fazla bir süredir tanıyorum. Son üç buçuk yıldır kendisini Durum Odası'nda, Oval Ofis'te, dünyanın dört bir yanında Amerikan dış politikasının ve diplomasimizin önde gelen bir sesi olarak çok yakından gözlemleyebildim. Son üç yıldır Münih Güvenlik Konferansı'nda beraberdik. Sadece Avrupa'dan değil dünyanın dört bir yanından gelen dünya liderleriyle dolu bir odaya hükmettiğini gördüm. Sanırım Hint-Pasifik bölgesine dört seyahat gerçekleştirdi ve buradaki diplomasimize liderlik etmeye yardımcı oldu; Orta Doğu'da ileriye dönük barışçıl bir yol bulmaya çalışmakla derinden ilgilendi; kendi yarımküremizdeki ülkelere yatırım yapılmasına yardımcı oldu, böylece insanlar geldikleri ülkelerde fırsatlara sahip oldular, böylece daha iyi bir yaşam için ABD'ye tehlikeli bir yolculuk yapmak zorunda kalmadılar, çünkü kendi ülkelerine girebiliyorlar, bu alanların her birinde yönetimimizde lider bir ses oldu. Gözlemlediğim kadarıyla, zaman zaman derinlemesine sorular soran, sadede gelen, yoğun bir şekilde Amerikan halkının çıkarlarına odaklanan ve dış politikamızın bu çıkarları ilerletmek için elinden gelen her şeyi yaptığından emin olan biri. Son üç buçuk yılda bunu yakından görmek benim için gerçekten bir ayrıcalık oldu.”